
Kaynak, Yasin Akgül/AFP/Getty Images
- Yazan, Hilken Doğaç Boran
- Unvan, BBC Türkçe
bir saat önce
Hamas’ın 7 Ekim 2023’te İsrail’e yönelik düzenlediği “Aksa Tufanı” saldırıları, Filistin meselesinin en belirleyici dönüm noktalarından biri oldu.
Çoğu sivil yaklaşık 1200 kişinin öldürüldüğü ve 250 kişinin rehin alındığı saldırıların ardından İsrail, Gazze Şeridi’ne bugüne kadarki en büyük askeri harekâtını düzenledi.
Gazze’deki Hamas bağlantılı Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre iki yıldır devam eden operasyonlarda yaklaşık 20 bini çocuk olmak üzere 60 binden fazla Filistinli öldürüldü.
Birleşmiş Milletler’e (BM) göre bölgede yaşayan yaklaşık 2.5 milyon Filistinlinin neredeyse tamamı yerinden edildi.
Bu süreçte İsrail’in askeri operasyonlarını ve Başbakan Binyamin Netanyahu’yu en çok eleştiren ülkelerden biri Türkiye oldu.
Peki 2023’te tarafların normalleşmesine ramak kalmışken iki yılda ilişkiler nasıl bu noktaya geldi?
Normalleşmenin eşiğinden ticaret yasağına
Takvimlerin 7 Ekim 2023’ü göstermesinden günler önce Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Netanyahu New York’ta tokalaşırken fotoğraf verdi.
Bu poz, 2021’den beri süren diplomatik normalleşme süreci açısından tarihi bir an olarak kayda geçti.
Bunun ardından iki liderin karşılıklı üst düzey ziyaretler gerçekleştirmesi planlanıyordu.
Ancak Hamas’ın 7 Ekim saldırıları ve ardından İsrail’in Gazze’ye yönelik yeni bir askeri operasyon başlatmasıyla her şey değişti.
Ankara ilk etapta itidalli bir yaklaşım benimsedi. İsrail ile Hamas arasında arabuluculuk yapmayı, esir takası ve yaralıların Gazze’den tahliye edilmesi gibi konularda destek vermeyi teklif etti.
Ancak İsrail’in Gazze’ye yönelik askeri faaliyetlerinin ve İsrailli liderlerin söylemlerinin giderek sertleşmesi ve Türkiye’nin girişimlerinin karşılıksız kalması üzerine Ankara’nın tavrı sertleşti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 25 Ekim’de partisinin meclis grup toplantısında “Hamas terör örgütü değil, kurtuluş ve mücahitler grubudur” dedi.
Erdoğan ayrıca İsrail’e planladığı seyahati iptal ettiğini duyurdu ve Netanyahu ile yüz yüze görüşmesinden pişmanlık duyduğunu ifade etti.

Kaynak, Cumhurbaşkanlığı/Anadolu Ajansı/Getty Images
Türkiye 2 Mayıs 2024’te İsrail ile ticareti durdurma kararı aldı.
Hükümet, İsrail işgali altındaki Filistin Toprakları ile yapılan ticaret hariç İsrail ile tüm ithalat ve ihracatın askıya alındığını duyurdu.
Yeditepe Üniversitesi’nden Doçent Doktor İlkim Büke Okyar, ticari bağların ikili ilişkilerde bir dayanak noktası olduğunu vurguluyor.
Okyar, “Bu Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’de kamuoyuna İsrail ile ilişkileri gerekçelendirebilmesi için önemli. İsrail ile ilişkilerin olmadığı bir senaryoda Türkiye Gazze’de yeniden inşa sürecinde yer alamaz” diyor.
Ortadoğu uzmanı Haydar Oruç ise bu süreçte iki ülke arasındaki ilişkilerin giderek kötüleşmesini şöyle değerlendiriyor:
“İsrail’in Gazze’deki politikasından geri adım atmaması ve her geçen gün saldırılarını genişletmesi ve katledilen Gazzelilerin sayısının artmasıyla açıkçası Türkiye ve İsrail arasındaki ilişkiler geri dönmeyecek bir hale geldi.”
‘Soykırım’ davası ve Haniye suikastı
İsrail ile ticaretin durdurulduğu Mayıs ayında Türkiye, Uluslararası Adalet Divanı’nda (ICJ) İsrail’e karşı açılan “soykırım” davasına müdahil olmaya hazırlandığını duyurdu.
Güney Afrika’nın Aralık 2023’te açtığı davada heyet, verdiği ara kararlarda İsrail’in Gazze’deki askeri operasyonları derhal durdurmasını talep etti.
İsrail bu kararlara uymayacağını ilan etti.
Takvimler 31 Temmuz’u gösterdiğinde Hamas’ın siyasi lideri İsmail Haniye, İran’ın başkenti Tahran’da öldürüldü.
Haniye’nin öldürülmesinin ardından Türkiye’de bir günlük milli yas ilan edildi.
Ankara aynı günlerde İsrail’e açılan soykırım davasına müdahil olmak için resmen başvuruda bulundu.
Uzmanlara göre bu davanın yıllarca sürmesi bekleniyor.
Kasım 2024’te bazı üst düzey Hamas liderleri ile İsrail Başbakanı Netanyahu ve Başbakan Yoav Gallant hakkında Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından tutuklama kararı çıkartıldı.
Hamas’a karşı tutum
Türkiye’de Hamas’ın Katar’daki gibi bir siyasi ofisi bulunmuyor.
Hamas’ın Gazze’yi ele geçirdiği 2006’dan bu yana Türk liderler Hamas liderleriyle doğrudan ve kamuoyuna açık temaslarda bulunuyor.
Ankara ayrıca Batı Şeria merkezli Filistin Yönetimi’nin başındaki El Fetih ile Hamas’ın ortak bir hükümet kurması için de arabuluculuk çalışmaları yürütüyor.
İsrail tarafından terör örgütü ilan edilen Hamas, 1997’den bu yana ABD’nin terör örgütü listesinde. Batı ülkelerinin çoğu da Hamas’ı terör örgütü kabul ediyor.
Haydar Oruç, Ankara’nın Filistinli gruplara eşit mesafede durmaya çalıştığını söylüyor:
“7 Ekim’e kadar da bu böyleydi. Aslında bundan sonra da Filistin yönetimini dışlamadı.”

Kaynak, Mustafa Kamacı/Anadolu Ajansı/Getty Images
Hamas’ın Arap ülkeleri tarafından Müslüman Kardeşler uzantası olarak görülmesi nedeniyle Filistin meselesinin dışında bırakıldığını söyleyen Oruç, Ankara’nın gruba yönelik ideolojik bir önceliklendirme yapmadığını savunuyor.
Tel Aviv Üniversitesi Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü’nden Doktor Gallia Lindenstrauss, Türkiye’nin Hamas’a yaklaşımı ile ilgili şu değerlendirmeyi yapıyor:
“İlginç ve İsrail açısından rahatsız edici olan şey, Hamas’ın 7 Ekim’de yaptığı zulüm ve İsrail’in buna sert karşılık vereceğini bile bile, Gazze nüfusunu büyük riske atmasına rağmen Türkiye’nin onlara karşı tutumunu değiştirmemesi.
“[Türkiye] hâlâ hareketi destekliyor, Filistin meselesinin çözümünün olmazsa olmaz bir unsuru olduğunu düşünüyor ve Türk topraklarında özgürce faaliyette bulunmasına müsaade ediyor.”
‘Gazze çözülse bile gerginlik devam edecek’
BBC Türkçe‘ye konuşan uzmanlar, Türkiye ve İsrail arasındaki çekişmenin yalnızca Filistin meselesiyle sınırlı olmadığına dikkat çekiyor.
Haydar Oruç’a göre Suriye, Doğu Akdeniz ve ABD ile ilişkiler gibi başlıklarda da çıkar çatışmaları kendini gösteriyor:
“Gazze’deki sorun çözülse bile Türkiye ile İsrail arasındaki mevcut gerginliğin diğer sahalarda devam edeceği anlaşılıyor.”
Doç. Dr. İlkim Büke Okyar da Ankara’nın ABD ile ilişkilerine dikkat çekerek “Tüm bunların içinde Türkiye istese de istemese de ABD-İsrail hattının dışında bir konum alamaz, Netanyahu da bunun farkında” yorumunu yapıyor.
İki ülke arasında gerilimin çatışmaya dönme ihtimalinin olduğu sahalardan biri de Suriye.
Hem Türkiye hem de İsrail burada asker bulunduruyor ve farklı taraflara siyasi ve askeri destek sağlıyor.
İsrail’in Türkiye’nin Suriye’de inşa ettiği iddia edilen hava üslerini vurduğu öne sürüldü, ancak Milli Savunma Bakanlığı (MSB) bu iddiaları yalanladı.
Gallia Lindenstrauss, Türkiye ve İsrail’in diplomatik ilişkileri tam olarak kesmediğini söylüyor ve Suriye’de çatışmayı önleme çabaları için iki ülke arasında bir irtibat hattı bulunduğunu söylüyor.
‘Güven bunalımı yaşanıyor’
Haydar Oruç, bir zamanlar “stratejik ortak” olan Türkiye ve İsrail’in birbirinden oldukça uzaklaştığına dikkat çekiyor:
“Doksanlı yıllardaki o stratejik ortaklık, binevi müttefiklik, durumundan artık çok uzaklaştık. İki aktör artık bir güven bunalımı yaşıyorlar. Konuyu sadece Filistin meselesine indirgemek de çok mümkün değil.”
Gallia Lindenstrauss da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e yönelik meşhur “one minute” çıkışını yaptığı 2009’dan itibaren Türkiye’nin İsrail’e yönelik pozisyonunu değiştirmesinin İsrail tarafında bir “ihanet” olarak algılandığını söylüyor.
Lindenstrauss, “[İsrail] halkı Türkiye’nin neden İsrail’e karşı bu kadar inatçı bir rakip olduğunu sorguluyor” diyor.
Uzmanlar, iki ülkenin ilişkileri yeniden rayına oturtması ihtimaline karamsar bakıyor.
Oruç, İsrail’in Gazze’de işlediği iddia edilen savaş suçları ile ilgili yargılanıp cezalandırılmadan herhangi bir normalleşmenin söz konusu olmadığını savunuyor:
“Bu ilişkinin bu koşullar altında iyileşmesi, tekrar düzelmesi, pansuman edilmesi bence çok olası değil. En azından birinde, mümkünse tüm taraflarda bir yönetim değişikliğiyle Türkiye-İsrail ilişkileri normale dönebilir.”
Lindenstrauss da yakın vadede böyle bir ihtimale olanak vermediğinin altını çiziyor:
“Gazze’deki savaş sona ererse gerilim bir nebze azalacak ve ticari ilişkiler belirli bir seviyeye dönecektir. Ancak aktörler arasındaki şüphe ortadan kalkmayacak, bu yüzden kısa vadede yakın ilişkilere dönülebileceğini sanmıyorum.”