Türkiye‘de kelimenin tam anlamıyla siyasi parti ve dernek enflasyonu yaşanıyor. Eylül ayı itibarıyla ülke genelindeki dernek sayısı 100 bin 943’e ulaşırken, siyasi parti sayısı ise 162 oldu. Bu kadar çok siyasi parti ve derneğin kurulması merak konusu olurken, yeterli desteği bulamayan bu yapıların varlıklarını nasıl sürdürdüğü ise tartışma konusu. Öte yandan, ‘tabela partisi’ olarak bilinen ve seçimlere katılma hakkı bile elde edemeyen siyasi oluşumlar arasında ‘Büyük İktidar Partisi’, ‘Adil Türkiye Partisi’, ‘Al Sancak’, ‘Adaletin Aydınlığı’, ‘Umuda Yürüyüş Partisi’ ve ‘Türkiye Emekliler Partisi’ gibi birbirinden ilginç isim barındıran yapılar söz konusu. Bu kadar çok tabela partisi ve dernek olunca soru işareti ve komplo teorileri de havada uçuşuyor. En çok dillendirilen senaryo “toplum mühendisliği” olsa da siyaset ve toplum bilimcilere göre, yaşanan bolluk demokrasinin gereği…
DEMOKRASİ GÜÇLENMELİ
Siyaset Bilimci Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, demokrasinin olduğu yerde çok sayıda parti ve derneğin olmasının normal olduğunu belirtirken şu açıklamalarda bulundu: “90’lı yılların başından bugüne kadar yapılan saha taramalarında, Türkiye’deki seçmenlerin yüzde 10’unun derneklere üye olduğu ortaya çıktı. Ancak gönüllü dernek üyeliği çok düşük bir düzeyde. Derneklere üyelik eş, dost, akrabaların zorlaması ile oluyor. Gönüllü, katılımcı üyeliğin artması için daha güçlü bir demokratikleşme süreci yaşanması gerekir.”
BU KAYNAK NEREDEN?
Tabela partilerinin yeterince destek bulamayıp, yardım alamadıkları halde varlıklarını sürdürüyor olmalarını şaşırtıcı bulduğunu dile getiren Prof. Dr. Kalaycıoğlu, “Parti teşkilatlarının masrafların karşılanması için ciddi bir kaynak ihtiyacı gerekiyor. Tabela partilerinin bu kaynağı nereden buldukları meçhul. Birçok siyasi parti seçime katılma hakkı bile elde edemiyor. Dolayısıyla Türkiye’deki siyasal gelişmelere önemli bir etkide bulunma şansları yok.”
ARAŞTIRMA YAPILMALI
Siyaset Bilimci Prof. Dr. Hakan Yılmaz ise “Demokrasilerde parti ve dernek sayısı üzerine bir sınır konulamayacağının altını çizdi. Siyasi partilerin seçime girmek için belirli şartları sağlamaları gerektiğini sözlerine ekleyen Prof. Dr. Yılmaz, “Ancak demokrasilerde insanlar istedikleri gibi parti kurabilirler. Mesela seçime hiç giremeyeceği belli olan bir parti neden kurulur ve böylesi bir parti ne iş yapar? Bu konularda yapılmış bir çalışma yok. Yani o küçük partiler nasıl bir işlev görüyor bilmiyoruz. Partilerin bir işlevinin olabilmesi için belli bir potansiyeli sergilemiş olması lazım. Sözünü ettiğim durum dernekler için de geçerli. 100 bin dernek olduğundan söz ediliyor. Bu yapıları kim, neden kuruyor? Üyelik şartları ve nedenleri de bilinmezler arasında” diye konuştu.
DENETİM EKSİKLİĞİ
Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş ise dernek ve siyasi parti enflasyonunu komplolar üzerinden yorumlarken, konuya evrensel değerler çerçevesinde bakılması gerektiğini belirtti.
Öneş, şöyle konuştu. “Legal ve yasalara uymak kaydıyla örgütlenme özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü çerçevesindeki oluşumlara kısıtlama getiremezsiniz. Ancak tüm bunların devlet tarafından yasal ve hukuki çerçeve içerisinde denetlenebilir olması gerekir. Türkiye’de de en fazla eksikliğini duyduğumuz denetleme meselesi. Hukuk çerçevesinde bu denetlemenin yapılabilmesi lazım.”
“Anayasamız çerçevesinde meseleye bakmak, örgütlenme özgürlüğünü korumak gerekiyor. Bunların hepsi ciddi meseleler. Olası güvenlik riskleri ise kolluk kuvvetlerinin, istihbarat teşkilatının sağlıklı olmasıyla ve denetim mekanizmalarıyla mümkün.”
Kaynak: Web Özel