Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

‘Gerçek bir kriz’: Daha fazla çocuk sahibi olmayı reddeden aileler

Kaynak, Getty Images Haber
Parkta çocuğun elinden tutup yürüyen bir kadın

Kaynak, Getty Images

  • Yazan, Stephanie Hegarty
  • Unvan, Küresel Nüfus Muhabiri
  • bir dakika önce

Namrata Nangia ve kocası, beş yaşındaki kızları doğduğundan beri başka bir çocuk sahibi daha olma fikrini düşünüyor.

Ama dönüp dolaşıp aynı soruya takılıyorlar: “Bunu karşılayabilir miyiz?”

Namrata, Hindistan’ın Mumbai şehrinde yaşıyor ve ilaç sektöründe çalışıyor. Kocası ise bir lastik şirketinde çalışıyor. Ama bir çocuğun bile maliyeti zaten çok yüksek.

Okul ücretleri, okul servisi ve hatta doktor masrafları aileye mali baskı yaratıyor.

Namrata büyürken durum farklıydı. “Eskiden sadece okula giderdik, ekstra dersler yoktu ama şimdi çocuğunuzu yüzme kursuna göndermek zorundasınız, resim kursuna göndermek zorundasınız, başka neler yapabileceklerini görmek zorundasınız.”

Merdivende oturmuş bir kadın

Kaynak, Namrata Nangia

Fotoğraf altı yazısı, Namrata Nangia, günümüzde çocuk yetiştirmenin daha fazla mali baskı yarattığını söylüyor.

UNFPA başkanı Dr. Natalia Kanem, “Dünya, doğurganlık oranlarında benzeri görülmemiş bir düşüş başladı” diyor.

“Ankete katılanların çoğu iki veya daha fazla çocuk istiyor. Doğurganlık oranları büyük ölçüde düşüyor, çünkü çoğu kişi istediği aileyi kuramadığını düşünüyor. Asıl kriz de bu.”

Bunun bir değişim olduğunu düşünen demografi uzmanı Prof. Anna Rotkirch, Avrupa’da doğurganlık niyetlerini araştırmış ve Finlandiya hükümetine nüfus politikası konusunda danışmanlık yapmış bir isim.

“Genel olarak, doğurganlık beklentilerinin altında kalanlar, üzerinde kalanlardan daha fazla” diyor.

Başka bir deyişle, dünya genelinde daha önce düşünülenden daha fazla insan daha az çocuk sahibi oluyor gibi görünüyor.

Prof. Rotkirch, bu konuyu Avrupa’da uzun süre araştırmış ve bunun küresel düzeyde de yansımaları üzerine çalışıyor.

Ayrıca, araştırmadaki 50 yaşın üzerindeki katılımcıların %31’inin istedikleri kadar çocuk sahibi olamadıklarını söylemelerine de şaşırmış.

Parkta salıncakta çocuğuyla sallanan bir kadın

Kaynak, Getty Images

Fotoğraf altı yazısı, Araştırmalar dünya çapında daha fazla insanın daha az sayıda çocuk sahibi olduğunu gösteriyor

Bu yılın ilerleyen aylarında 50 ülkede yapılacak araştırmanın pilot uygulaması olan anketin kapsamı sınırlı.

Örneğin, her ülkedeki yaş grupları söz konusu olduğunda, örneklem büyüklüğünün çoğu kesin sonuçlara varmak için çok küçük.

Ancak bazı bulgular net.

Toplamda, istedikleri sayıda çocuk sahibi olamayanların %39’u, mali sınırlamaların bunu engellediğini söylüyor. En yüksek oran Kore’de (58%) görülürken, en düşük oran İsveç’te (19%) görüldü.

Toplamda, sadece %12’lik bir kesim, istedikleri sayıda çocuk sahibi olamama nedeni olarak infertilite (kısırlık) veya gebe kalma zorluğunu gösterdi.

Ancak bu oran Tayland’da (19%), ABD’de (16%), İtalya ve Güney Afrika’da (15%), Nijerya’da (14%) ve Hindistan’da (13%) daha yüksek.

İki çocuk ve anne ve babadan oluşan bir aile, kız çocuğu babanın omuzlarına oturmuş halde

Kaynak, Getty Images

Fotoğraf altı yazısı, Uzmanlar, doğurganlık oranlarının büyük ölçüde insanların istedikleri aileleri kuramadıklarını hissetmeleri nedeniyle düştüğünü söylüyorlar.

Hong Kong Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nde demograf olan Prof. Stuart Gietel-Basten, “BM’nin düşük doğurganlık sorunlarına bu kadar yoğun bir şekilde odaklanması ilk kez oluyor” diyor.

Yakın zamana kadar, kurum daha çok istedikleri sayıdan fazla çocuğu olan kadınlara ve doğum kontrolü konusunda “karşılanmamış ihtiyaçlara” odaklanıyordu.

Ancak son zamanlarda UNFPA’nın çalışmalarının büyük bir kısmının yoğunlaştığı orta gelirli ülkelerde bile doğurganlık düşüş gösteriyor.

Yine de kurum, düşük doğurganlık sorununa karşı temkinli olunması gerektiğini vurguluyor.

Dr. Kanem, “Şu anda, aşırı nüfus veya nüfus azalması gibi felaket senaryoları hakkında çok fazla retorik duyuyoruz” diyor.

“[Bu], kadınların daha fazla veya daha az çocuk sahibi olmalarını sağlamaya yönelik abartılı ve bazen manipülatif tepkilere yol açıyor.”

40 yıl önce Çin, Kore, Japonya, Tayland ve Türkiye’nin nüfuslarının çok fazla olmasından endişe duyduklarını belirtiyor. 2015 yılına gelindiğinde ise doğurganlığı artırmak istiyorlardı.

Prof. Gietel-Basten, “Bu ülkelerin panikle herhangi bir politika uygulamasına mümkün olduğunca engel olmak istiyoruz” diyor.

“İnsanlar zaten dünyanın geleceği konusunda korku ve endişe duyuyorsa, onları daha da endişelendirmek ne anlam ifade eder ki?”

Birçok ülke, göçü artırarak veya işyerlerinde kadın sayısını artırarak doğurganlık düşüşüne uyum sağlarken, bu durum bazen kültürel bir tepkiyle karşılaşıyor.

“Düşük doğurganlık, nüfusun yaşlanması ve nüfus durgunluğunun, milliyetçi, göçmen karşıtı politikalar ve cinsiyet konusunda muhafazakar politikalar uygulamak için bir bahane olarak kullanıldığını görüyoruz” diyor Prof. Gietel-Basten.

sokakta yürüyen ve arkadan görülen bir kalabalık

Kaynak, Getty Images

Fotoğraf altı yazısı, Uzmanlar, düşük doğum oranlarının bazen kültürel bir tepkiye yol açabileceği konusunda uyarıyorlar.

UNFPA ayrıca zaman eksikliğinin çocuk sahibi olmanın önündeki büyük engel olduğunu tespit etti. Mumbai’de yaşayan Namrata için bu durum çok doğru.

Her gün yaklaşık üç saatini işe gidip gelmekle geçiriyor. Eve geldiğinde yorgun düşüyor ama kızıyla vakit geçirmek istiyor. Ailesi pek uyuyamıyor.

“Çalışma gününün ardından, anne olarak çocuğunuzla yeterince vakit geçiremediğiniz için suçluluk duyuyorsunuz” diyor.

“Bu yüzden, sadece tek çocuğa odaklanacağız.”

Reklamı Geç