5 dakika önce
Bu yıl, Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenlenen BM iklim zirvesi (COP29) “iklim finansı COP’u” olarak tanımlanıyor.
Gündem tamamen iklim kriziyle mücadele için gereken para. Temiz enerjiye geçişten, aşırı iklim olaylarına dayanıklı altyapıya ve erken uyarı sistemlerinden, kuraklığa dayanıklı tarım ürünlerine birçok alanda finans gerekiyor.
Zirvenin başlıca sonucu, zengin ülkelerden iklim değişikliğinden en kötü etkilenen güney yarımküre ülkelerine mali yardım taahhüdü olabilir. Buna Yeni Kolektif Nicel Hedef (NCQG) deniliyor.
İklim değişikliğine yol açmaları yüzünden tarihi sorumluluk taşıyan kalkınmakta olan ülkeler, bir zamanlar yıllık 100 milyar dolarlık yardım sözü verirken, bu kez miktar trilyonları bulabilir.
Ne kadar para gerekiyor?
COP’ta blok halinde müzakere eden ve en az kalkınmış 45 ülkeden oluşan sadece bir grup, üyelerinin iklim planlarını uygulayabilmesi için 2030 itibarıyla yıllık 1 trilyon dolara ihtiyaç duyacaklarını söylüyor.
54 Afrika ülkesini temsil eden Afrika Grubu da, kalkınmış ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadelenin finanse edilmesine 2030 itibarıyla 1,3 trilyon dolarlık katkı yapması gerektiğini belirtiyor.
En az kalkınmış ülkeler ve küçük ada ülkeleri NCQG’de yeni oluşturulmuş bir kayıp ve hasar fonu da olmasını istiyor.
Bu fonun da, toplulukların iklim değişikliğinin ağır sonuçlarına adapte olamadığı, başka yerlere yerleştirilmeleri ve kayıplarının tazmin edilmesi gerektiği durumlarda kullanılması öngörülüyor.
Bağımsız İklim Finansı Üst Düzey Uzman Grubu IEDD’nin (BM iklim müzakereleri sürecinde oluşturulan bağımsız bir grup) araştırmasında, Çin dışındaki kalkınmakta olan ülkelerde iklimle ilgili yatırımlar için 2030 itibarıyla yıllık 2,4 trilyon dolar gerektiği belirtildi.
Bu rakam, sadece uluslararası iklim fonunu değil, ülkelerin kendi yapacakları yatırımları da içeriyor. Bu miktarla, doğanın korunması, yenilenebilir enerjiye geçiş ve iklim değişikliğinin etkilerine uyumun finanse edilmesi öngörülüyor.
Gruba göre bu, şu andaki fonlama seviyesinin dört katı bir artış anlamına geliyor.
Geçtiğimiz günlerde yayımlanan bir BM raporunda, kalkınmakta olan ülkelerin iklim değişikliğine uyum sağlamak için 187 ila 359 trilyon dolara ihtiyaç duyduğu belirtildi. 2022’de bu amaçla alınan para sadece 28 trilyon dolardı.
Uluslararası Çevre ve Kalkınma Enstitüsü (IIED) Direktörü Tom Mitchel “Şu andaki iklim finansı düzeyi, dünyanın karşılaştığı sorunun büyüklüğü düşünüldüğünde çok gerilerde kalıyor” diyor ve durumu “Orman yangınını söndürmek için, bardakla su dökmek gibi” diye tarif ediyor.
Kalkınmakta olan ülkeler şu anda ne kadar para alıyor?
15 yıl önce Kopenhag’da düzenlenen COP zirvesinde, 2020’den itibaren zengin ülkelerin iklim finansı için yılda 100 milyar dolar ödemesi üzerinde uzlaşılmıştı.
Kalkınmakta olan ülkeler bu taahhüdün büyük ölçüde yerine getirilmediğini ve bunun BM iklim müzakerelerine güveni sarstığını söylüyor.
Zengin ülkelerin normal yardımları iklim finansı gibi saydığını ve iklim fonu olsa bile, kolay erişilemediğini belirtiyorlar.
Kalkınmış ülkeler ise bu görüşe katılmıyor. OECD, 2022’de 116 milyar dolar ödendiğini savunuyor.
Yeni büyük ekonomiler de para vermeli mi?
2015’te imzalanan Paris Anlaşması’nda, tarihi olarak büyük kirleticiler olan gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelere iklim finansı sağlamasına karar verilmişti.
Ancak şimdi kalkınmış ülkeler, hızla gelişen ve kendileri de karbon salımında büyük rol oynayan Çin, Hindistan ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin de, tehdit altındaki ülkelere yardım çabalarına katkıda bulunması gerektiğini söylüyor.
ABD “Ekonomik gerçeklik ve kapsamların sürekli evrim geçirdiği düşünüldüğünde, yeni katkıcı tarafların eklenmesi tamamen adil” diyor.
AB de yüksek düzeyde karbon salan ve ekonomik imkanları olan ülkelerin devreye girmesi gerektiğini düşünüyor.
Ancak, BM iklim konferanslarındaki büyük bir müzakere grubu olan G77 grubu ve Çin, bu görüşü reddediyor.
Grup, Paris Anlaşması ve 1992 tarihli BM İklim Anlaşması’nın kalkınmış ülkelerin maliyeti üstlenmesi gerektiğini söylediğine dikkat çekiyor ve COP müzakerelerinin bu çerçevede yapılması gerektiğini ifade ediyor.
Paranın tamamını vergi mükellefleri mi ödeyecek?
Kalkınmış ülkeler, gereken paranın büyüklüğü karşısında sadece kamu fonlarının yeterli olmayacağını ve özel sektörün de kaçınılmaz olarak devreye girmesi gerektiğini belirtiyor.
Bağımsız İklim Finansı Üst Düzey Uzman Grubu da (IEDD) özel sektörün rolünün hayati olacağı konusunda hemfikir. Grup, iklim hedeflerine ulaşılması için genelde krediler şeklinde gelen uluslararası özel finansmanın, 15 kattan fazla artması gerektiğini vurguluyor.
Ancak kalkınmakta olan ülkeler, iklim finansının bağışlardan ve düşük faizli kredilerden gelmesi gerektiği görüşünde.
G77 bloğu “Piyasa faizleriyle verilecek krediler, iklim finansı olarak adlandırılamaz. Geri ödemeler düşünüldüğünde bu kalkınmakta olan ülkelerden gelişmiş ülkelere ters sermaye akışı anlamına gelir” diyor.
Yoksul ülkeler, iklim kredilerinin kendilerini daha borçlu hale getireceğine inanıyor.
IEDD’nin bir analizinde, BM’nin en az gelişmiş ülkeler diye tanımladığı ülkelerle, ada ülkelerinin 2022’de borç geri ödemesine 59 milyar dolar harcadığı tespit edildi. Bu ülkeler aynı yıl 28 milyar dolarlık iklim finansı almıştı.
Dünyanın neden yeni bir iklim finansı anlaşmasına ihtiyacı var?
Küresel sıcaklıklar şimdiden sanayi devrimi öncesi döneme göre 1,2 derece arttı. Ancak bilim insanları iklim değişikliğinin en kötü sonuçlarından kaçınmamız için, artışın 1,5 dereceyi aşmaması gerektiğini söylüyor.
Bu amaca ulaşmak için, karbon salımını kısıtlamak adına daha acil önlemlerin alınması gerekiyor. Hesaplamalara göre karbon salımının 2019 seviyelerine göre % 43 azaltılması gerekiyor. Ancak şimdiye kadar açıklanan iklim planları sadece % 2,6’lık bir azalmaya işaret ediyor.
Kalkınmakta olan ülkeler, iklim değişikliği finansı olmadan yapacak çok fazla şeyleri olmadığını söylüyor.
Bu yüzden NCQG’nin COP 29’da imzalanması kritik önemde. Ama ne kadar para taahhüt edilecek? İşte bu da trilyon dolarlık bir soru.