Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD), gelecek 5 yılda Türkiye’deki yatırım önceliklerini, yeşil dönüşümün hızlandırılması, beşeri sermaye gelişiminin artırılması, Türkiye’nin küresel rekabet gücünün desteklenmesiyle ülkenin altyapı ve bölgesel entegrasyonunun güçlendirilmesi olmak üzere 4 temel alan olarak belirledi.
EBRD, 2029 sonuna kadar olan dönem için Türkiye’ye yönelik yatırım stratejisini açıkladı.
Mevcut ülke stratejisi kapsamında son 5 yılda Türkiye’ye yaklaşık 10 milyar avro kaynak sağlayan EBRD, geçen yıl ülkeye deprem bölgesine destek paketi dahil olmak üzere 2,5 milyar avroyla rekor yatırım yaptı.
EBRD’nin Türkiye’de gelecek 5 yıla yönelik yatırımları için temel alan, “yenilenebilir enerji entegrasyonunun artırılması, kaynak verimliliği, karbonsuzlaşma, belediye hizmetlerinin sürdürülebilirliği, iklim direncinin artırılması için destek sağlama taahhüdüyle yeşil dönüşüm ve iklim değişikliğinin azaltılması” olmaya devam edecek.
Bankanın bu dönemdeki ikinci önceliği, yatırımların toplumsal cinsiyet eşitliğini, ekonomik ve bölgesel kapsayıcılığı teşvik etmeyi amaçladığı Türkiye’nin beşeri sermaye gelişimi olarak belirlendi.
EBRD’nin üçüncü yatırım önceliği, üretkenliği, inovasyonu ve daha güçlü yönetişimi artırmak yoluyla Türkiye’nin rekabet gücünü geliştirmek olurken, Banka son önceliği kapsamında ise Türkiye’nin altyapısını ve bölgesel entegrasyonunu güçlendirmeye odaklanacak.
EBRD, depremden etkilenen bölgelerin Türkiye ekonomisine yeniden ve daha geniş şekilde entegrasyonu için bağışçı ve ortaklarla çalışacak.
YENİLENEBİLİR ENERJİ ENTEGRASYONU VE KARBONSUZLAŞMAYI TEŞVİK EDEN PROJELERE ÖNCELİK
EBRD Türkiye Genel Müdürü Elisabetta Falcetti, yeni stratejinin detaylarını AA muhabirine anlattı.
Ülke stratejilerinin özel sektör katılımının yönlendirilmesi ve politika diyaloglarının şekillendirilmesi için bir yol haritası görevi gördüğünü dile getiren Falcetti, “2019-2024 dönemini kapsayan önceki stratejimiz, yaklaşık 10 milyar avro yatırımı mümkün kıldı. Bu süre boyunca, ülkenin yeşil dönüşümünü ilerletmeye, özel sektörde kapsayıcı politikaları teşvik etmeye, Türkiye’nin bilgi ekonomisini geliştirmeye ve finansal piyasalarının direncini artırmaya odaklandık. Küresel salgının getirdiği zorluklara rağmen, önemli ilerleme kaydettik ve özel sektöre kararlı desteğimizi sürdürdük.” şeklinde konuştu.
Falcetti, EBRD’nin Türkiye’deki yatırımlarının bir sonraki aşamasına başlarken gelecek 5 yıl için stratejik hedeflerini belirlediklerini dile getirerek, “Yeşil dönüşüm çabalarının yoğunlaştırılması, Türkiye’nin beşeri sermayesinin güçlendirilmesi, Türk özel sektörünün rekabet gücünün artırılması ve ülkenin altyapısı ve bölgesel entegrasyonunun güçlendirilmesi, stratejimizdeki dört temel alanımız.” dedi.
Bu temel alanları kapsayan projelerde işbirliği yapmaya, etkiyi en üst düzeye çıkarmak için özel ve kamu sektöründeki ortaklarla yakın çalışmaya kararlı olduklarını söyleyen Falcetti, şöyle devam etti:
“2011’den bu yana yatırımlarımızın yarısından fazlası yeşil bileşenleri olan projelere yönlendirildi. Türkiye’deki faaliyetlerimizin son 15 yılında, yenilenebilir enerji projelerine 2,5 milyar avronun üzerinde kaynak ayırdık. Çimento, çelik, alüminyum ve gübre dahil olmak üzere kilit sektörlerde endüstriyel karbonsuzlaşma çabalarına şimdiden öncülük ediyoruz. Düşük karbon yol haritamızla uyumlu olarak, Türkiye ile sadece endüstriyel karbonsuzlaşmaya odaklanan özel bir ülke platformu başlatmanın eşiğindeyiz. Bu platform, koordineli eylem için yol açarak paydaşlar arasında fikir birliği oluşturmayı amaçlıyor.”
Elisabetta Falcetti, yeşil dönüşümü öncelik olarak belirlemelerinin pratikte yenilenebilir enerji entegrasyonunu, kaynak verimliliğini ve karbonsuzlaşmayı teşvik eden projelere öncelik vermek anlamına geldiğini anlattı.
Buna ek olarak, odak noktalarını sürdürülebilir belediye hizmetlerini de kapsayacak şekilde genişlettiklerini ve Türkiye’nin şehirlerinde iklim direncini artırmak için yerel yönetimlerle işbirliklerini güçlendireceklerini belirten Falcetti, “Altyapı ve belediye hizmetlerinin bir yatırım önceliği olarak belirlenmesi, aynı zamanda depremden etkilenen bölgelerdeki yeniden yapılanma çabalarını destekleme taahhüdümüzle de uyumlu olup, bu bölgelerin daha yeşil ve iklim risklerine karşı daha dirençli olmalarını sağlıyor.” dedi.
“ÖZEL SEKTÖRÜN GELİŞEN ÇEVRE DÜZENLEMELERİNE ACİL UYUM İHTİYACI VAR”
Falcetti, Türkiye’nin ihracatının yarısını Avrupa Birliği’nin (AB) oluşturduğu göz önüne alındığında, yeşil standartlar ve gerekliliklerin Türkiye’nin ticari ilişkilerinin şekillenmesinde kilit bir rol oynayacağına dikkati çekti.
Türkiye’deki özel sektörün uluslararası ticarette gelişen çevre düzenlemelerine uyum sağlamaya acil ihtiyacı olduğunu kaydeden Falcetti, şunları kaydetti:
“AB’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nın (CBAM) Türkiye için öngörülen maliyetleri, 2027’de 138 milyon avrodan 2032’de 2,5 milyar avroya kadar çıkabilir ve özellikle demir, çelik ve çimento gibi enerji yoğun sektörler bu mekanizmadan etkilenecektir. Bu durum muhtemelen özel sektör şirketlerinin üretim maliyetlerini artıracak ve küresel rekabet güçleri için risk oluşturacak. Bu kapsamda, proaktif önlemler almanın, Türkiye sanayisinin ihracat pazarlarındaki rekabet gücünü artıracağına, maliyetli ithal fosil yakıtlara bağımlılığı azaltacağına ve yeni pazar fırsatları yaratacağına inanıyoruz.”
Falcetti, Türkiye’de yeşil finansmanı genişleterek şirketlerin yeşil enerji girişimlerine, kaynak verimliliğine, atık yönetimine ve güçlü iklim yönetişimine odaklanmalarını sağlamayı hedeflediklerini dile getirdi.,
Bu çabaların Türk şirketlerinin iklimle ilgili risklere karşı direncini artıracak ve sadece maliyetleri azaltmakla kalmayıp, uluslararası ticarette rekabet güçlerini de artıracağına inandıklarını söyleyen Falcetti, “Rekabet gücünü kapsamlı bir yaklaşımla ele alırken, sadece yeşil hedeflere değil, aynı zamanda üretkenlik ve inovasyona da odaklanıyoruz. Bu, özellikle dijitalleşme konusunda Avrupalı muadillerinin gerisinde kalan Türk küçük ve orta ölçekli işletmeler için dijitalleşmeyi kilit bir strateji haline getiriyor.” değerlendirmesini yaptı.
EBRD, Türkiye ekonomisinin 2024’te yüzde 2,7, 2025’te ise yüzde 3 büyümesini bekliyor.
Bankanın Türkiye’de 2009’dan bu yana 455 proje ve ticaret finansmanı limitleri aracılığıyla taahhüt edilen 20,3 milyar avrodan fazla yatırımı bulunuyor.